SEN OLMASAYDIN HALİMİZ NE OLURDU AK PARTİ:

21 Temmuz 2011 Perşembe

HİKAYELER






                                                                       Üçlü Filtre
Bir gün bir tanıdığı büyük filozofa rastladı ve dedi ki; "Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?"

"Bir dakika bekle" diye cevap verdi Sokrat. Bana bir şey söylemeden önce senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna "Üçlü Filtre Testi" deniyor.


"Üçlü Filtre?"

"Doğru," diye devam etti Sokrat. "Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir."

Birinci filtre: "Gerçek Filtresi"

"Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?"

"Hayır," dedi adam "Aslında bunu sadece duydum ve...

"Tamam," dedi Sokrat

"Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim,"

"İyilik Filtresini"

"Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi birşey mi?"

"Hayır, tam tersi ..."

"Öyleyse," diye devam etti Sokrat,

"Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı."

"İşe yararlılık filtresi"

"Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?"

"Hayır, gerçekten değil."

"İyi," diye tamamladı Sokrat,

"Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?"

Bu, Sokrat'ın iyi bir filozof olmasının ve büyük itibar, saygı görmesinin sebebiydi.

Yakın ve sevgili herhangi bir arkadaşınız hakkında başıboş konuşmalar duyduğunuz her sefer bu üç filtre testini kullanmanız sizlere hararetle tavsiye edilir.




                                                        Çaresizlik
Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir incirle bir kazığa bağlarlarmış. Bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi yada kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir. Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne kavuşamaz.
Yıllar geçer, fil kocaman olur. Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık. Ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz. O özgür olamayacağına inanmıştır, artık kırılamayan şey, filin zinciri değil inancıdır. Buna psikolojide “öğretilmiş çaresizlik” deniyor.
Bunun başka bir örmeği de beş maymunla yapılan bir deneyde gözlenmiştir. Beş maymun kafese konur, üstün de bir muz demeti sarkıtılır. Muza ulaşabilmeleri içinde metal bir merdiven konur ve bir elektrik kablosuna da bağlanır aynı zamanda. Maymunlar sırayla muza ulaşmak için merdivene doğru giderler. Orada hepsini aynı son bekliyordur. Maymunlar merdivene tırmanmaya başlayanca elektrik verilir. Maymunlar şoka girer, yine de tekrar tekrar denerler, yine de birkaç gün içinde pes ederler. Bundan emin olan deney yapanlar, maymunlardan birini çıkarıp, yeni bir maymun konur ve artık elektrik verilmez. Bu maymunda muzları görünce içgüdüsel bir tavırlarla merdivene yönelir.Merdivene ulaşmadan diğer maymunların saldırısına uğrar, elektrik şokuna maruz kalmış maymunlar, yeni maymunu döverler. Böylece yeni gelen maymun da hiç şok yaşamamış olmasına rağmen, merdivende ve muzdan uzak kalması gerektiğini öğrenmiş olur. Daha sonraki günlerde, elektrik şokuna maruz kalmış başka bir maymun çıkarılır ve yerine yeni bir tane maymun konur. Doğal olarak bu yeni maymunda merdivene ve muzlara yönelir, ve kendinden önce konulan maymunun sonuyla karşılaşır. Ciddi şekilde dövülen bu maymuna karşı en saldırgan tavrı, hiç elektrik şokuna uğramadığı halde oradan uzak durmasını öğrenen maymun göstermiştir.
Bu iki örnekte “öğrenilmiş çaresizlik” kavramının ciddiyetini ve toplumdaki yansımalarını gösterir. Korku kültürünün insan yaşamındaki görüntüdür. Özellikle günümüz dünyasında medya denilen güçle insanlar işlenen duygu hep onun güçsüzlüğü ve acizliğidir.
Zamanında özgürlükleri için mücadeleye giren insanlara karşı uygulanan şiddeti insanları o denli başarılı bir şekilde yansıtılmıştır ki, hiçbir şiddete maruz kalmadığı halde her türlü özgürlük girişimine karşı tavır almış, düşman olmuşlardır. Giriştikleri mücadeleden acı çeken insanlar, yaşadıkları acılara rağmen bu acılardan dolayı özgürlük mücadelesinden kaçmış olmaları anlaşılır bir durumdur, acı çekmediği halde düşman olanları anlamak için ise bu örneklere ihtiyaç duyabiliriz.
Korku kültürünün toplumunda insanın özgür ve özgün olmasına asla izin verilmez. Bu işi şiddet uygulayan, egemen güç yapmaz ama, bunu korkuttuğu bireylere verir. Yani şiddete uğramayan, ama şiddete maruz kalanları izleyerek sindirilmiş, acizlik duygusu benimsetilmiş bireyler bu görevi yerine getirirler. Nereye hizmet ettiklerini ise asla farkında değillerdir. Bu insanların bu tavırlarını mantıkla açıklama girişimleri olacaktır. Bu girişimin adına “mantık uydurma sanatı” olarak değerlendirmek gerekir.
(Bu duruma rasyonelleştirme adı da verilir.Bu durumu açıklayan çok iyi bir örneği Eric Fromm’un Özgürlükten kaçış adlı yapıtından aktarmak istiyorum. A adlı birine hipnoz yapılır ve en yakın arkadaşı olan B’nin onun bilimsel çalışmasını çaldığı telkin edilir. Bunun telkin olduğunu unutması söylenir, uyandırılır. Daha sonra B de odaya çağrılır, en yakın arkadaşına gören A, birden B’yi kendi bilimsel çalışmalarını çalmak suçlar. Bunun için deliller sunar, mantıklı açıklamalarda bulunur. Oysa söyledikleri doğru değildir, A’nın bahsi geçen bi
Etiketler
Yararlı oldu mu? Evet (528) Hayır (176) Düzenle Si

21 Temmuz 2011 Perşembe

HİKAYELER






                                                                       Üçlü Filtre
Bir gün bir tanıdığı büyük filozofa rastladı ve dedi ki; "Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?"

"Bir dakika bekle" diye cevap verdi Sokrat. Bana bir şey söylemeden önce senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna "Üçlü Filtre Testi" deniyor.


"Üçlü Filtre?"

"Doğru," diye devam etti Sokrat. "Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir."

Birinci filtre: "Gerçek Filtresi"

"Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?"

"Hayır," dedi adam "Aslında bunu sadece duydum ve...

"Tamam," dedi Sokrat

"Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim,"

"İyilik Filtresini"

"Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi birşey mi?"

"Hayır, tam tersi ..."

"Öyleyse," diye devam etti Sokrat,

"Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı."

"İşe yararlılık filtresi"

"Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?"

"Hayır, gerçekten değil."

"İyi," diye tamamladı Sokrat,

"Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?"

Bu, Sokrat'ın iyi bir filozof olmasının ve büyük itibar, saygı görmesinin sebebiydi.

Yakın ve sevgili herhangi bir arkadaşınız hakkında başıboş konuşmalar duyduğunuz her sefer bu üç filtre testini kullanmanız sizlere hararetle tavsiye edilir.




                                                        Çaresizlik
Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir incirle bir kazığa bağlarlarmış. Bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi yada kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir. Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne kavuşamaz.
Yıllar geçer, fil kocaman olur. Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık. Ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz. O özgür olamayacağına inanmıştır, artık kırılamayan şey, filin zinciri değil inancıdır. Buna psikolojide “öğretilmiş çaresizlik” deniyor.
Bunun başka bir örmeği de beş maymunla yapılan bir deneyde gözlenmiştir. Beş maymun kafese konur, üstün de bir muz demeti sarkıtılır. Muza ulaşabilmeleri içinde metal bir merdiven konur ve bir elektrik kablosuna da bağlanır aynı zamanda. Maymunlar sırayla muza ulaşmak için merdivene doğru giderler. Orada hepsini aynı son bekliyordur. Maymunlar merdivene tırmanmaya başlayanca elektrik verilir. Maymunlar şoka girer, yine de tekrar tekrar denerler, yine de birkaç gün içinde pes ederler. Bundan emin olan deney yapanlar, maymunlardan birini çıkarıp, yeni bir maymun konur ve artık elektrik verilmez. Bu maymunda muzları görünce içgüdüsel bir tavırlarla merdivene yönelir.Merdivene ulaşmadan diğer maymunların saldırısına uğrar, elektrik şokuna maruz kalmış maymunlar, yeni maymunu döverler. Böylece yeni gelen maymun da hiç şok yaşamamış olmasına rağmen, merdivende ve muzdan uzak kalması gerektiğini öğrenmiş olur. Daha sonraki günlerde, elektrik şokuna maruz kalmış başka bir maymun çıkarılır ve yerine yeni bir tane maymun konur. Doğal olarak bu yeni maymunda merdivene ve muzlara yönelir, ve kendinden önce konulan maymunun sonuyla karşılaşır. Ciddi şekilde dövülen bu maymuna karşı en saldırgan tavrı, hiç elektrik şokuna uğramadığı halde oradan uzak durmasını öğrenen maymun göstermiştir.
Bu iki örnekte “öğrenilmiş çaresizlik” kavramının ciddiyetini ve toplumdaki yansımalarını gösterir. Korku kültürünün insan yaşamındaki görüntüdür. Özellikle günümüz dünyasında medya denilen güçle insanlar işlenen duygu hep onun güçsüzlüğü ve acizliğidir.
Zamanında özgürlükleri için mücadeleye giren insanlara karşı uygulanan şiddeti insanları o denli başarılı bir şekilde yansıtılmıştır ki, hiçbir şiddete maruz kalmadığı halde her türlü özgürlük girişimine karşı tavır almış, düşman olmuşlardır. Giriştikleri mücadeleden acı çeken insanlar, yaşadıkları acılara rağmen bu acılardan dolayı özgürlük mücadelesinden kaçmış olmaları anlaşılır bir durumdur, acı çekmediği halde düşman olanları anlamak için ise bu örneklere ihtiyaç duyabiliriz.
Korku kültürünün toplumunda insanın özgür ve özgün olmasına asla izin verilmez. Bu işi şiddet uygulayan, egemen güç yapmaz ama, bunu korkuttuğu bireylere verir. Yani şiddete uğramayan, ama şiddete maruz kalanları izleyerek sindirilmiş, acizlik duygusu benimsetilmiş bireyler bu görevi yerine getirirler. Nereye hizmet ettiklerini ise asla farkında değillerdir. Bu insanların bu tavırlarını mantıkla açıklama girişimleri olacaktır. Bu girişimin adına “mantık uydurma sanatı” olarak değerlendirmek gerekir.
(Bu duruma rasyonelleştirme adı da verilir.Bu durumu açıklayan çok iyi bir örneği Eric Fromm’un Özgürlükten kaçış adlı yapıtından aktarmak istiyorum. A adlı birine hipnoz yapılır ve en yakın arkadaşı olan B’nin onun bilimsel çalışmasını çaldığı telkin edilir. Bunun telkin olduğunu unutması söylenir, uyandırılır. Daha sonra B de odaya çağrılır, en yakın arkadaşına gören A, birden B’yi kendi bilimsel çalışmalarını çalmak suçlar. Bunun için deliller sunar, mantıklı açıklamalarda bulunur. Oysa söyledikleri doğru değildir, A’nın bahsi geçen bi
Etiketler
Yararlı oldu mu? Evet (528) Hayır (176) Düzenle Si